İlk
seyahatimi Mart 2007’de, Frankfurt’tan direk Bakü’ye uçarak
gerçekleştirmiştim. Beni ilk seyahatimde
en çok etkileyen şey, kendimi yabancı bir ülkede hissetmemiş olmamdı. Türkiye dışında (KKTC’yi saymaz isek), günümüz Türkçesi ile
iletişimde bulunulup, iş yapılabilecek yegane ülke olsa gerek. Otel odalarında Türk kanalları bulmak mümkündür. Bakü’de yaşayan yoğun bir Türk nüfusu da
var. Çoğunluğu inşaat sektöründe
faaliyet gösteriyor. Türk malları
heryerde.
Bağımsız
Azerbaycan devletinin kurucusu ve mevcut başkan İlhan Aliyev’in babası Haydar
Aliyev, Türkiye ve Azerbaycan için “bir millet iki devlet” ifadesini
kullanmış. Gerçekten din, dil, tarih,
kültür alanlarında çok ortak noktamız olmakla beraber, Azerbaycan’ın tüm bu
alanlarda kendine özgü yönleri var. Ben
her gidişimde kendimi vatanımda kadar rahat hissettim. İnsanlar gerçekten çok kibarlar.
Örneğin, her
ne kadar Türkçe ile anlaşmak mümkün ise de, Azerbaycan’da Azeri dili
kullanılıyor. Farklı kelimeler ve
ifadeler mevcut. Alfabede farklı harfler
de var. Bazı Azerice kelimeler ve Türkçe
karşılıkları:
Uşaq
Bahçesi: Yuva
Oğlan
Uşaq: Erkek çocuk
Başa
düşmek: Anlamak
Zencilbent: Fermuar
Bakü'de SSCB dönemi kendini hissettiriyor. Gerçi 2008 sonrası Bakü’de büyük altyapı yatırımları oldu. Şehir nerede ise yeni baştan yaratılıyor. Ancak metro dahil, Sovyet sistemi kendini gösteriyor. 1990’ların başında bağımsızlık ilanından sonra Azerbaycan en zor dönemini, Ermenistan ile savaş esnasında yaşamış. Hem yeni devlet olmanın sıkıntıları, hem Komünist dönemden çıkarken yaşanan ekonomik bozukluk varken, bir de Ermenistan ile savaş genç devleti ve toplumu iyice yormuş. Ancak petrol gelirlerindeki hızlı artış ile Azerbaycan toparlanmış. Yabancı sermaye ülkeye akmış. Bakü, uluslararası enerji şirketlerinin gözde mekanlarından biri. Havalimanında birçok özel jeti aynı anda görebilirsiniz. İyi oteller oldukça pahalı.
2009 yılından itibaren yaptığım seyahatlerde Bakü’yü çok değişmiş görmeye başladım. Havalimanından yepyeni bir otoban ile Haydar Aliyev bulvarına ulaşıyorsunuz. Otoban boyunca iki tarafta süslü kemerler ile, güzelce düzenlenmiş. Bulvarda ise eski bina görmek mümkün değil. Çünkü bulvara bakan binaların cepheleri yenileştirilmiş. Sokaktan içeri girdiğinizde eski binayı görmek mümkün.
Çok fakir olan büyük bir halk kesimi ile çok zengin küçük bir çoğunluk Azerbaycan’da da karşımıza çıkıyor. Ülkede başarılı bir iş yapmak için yerel ortak gerekli.
Her köşede
yükselen inşaatlara ve büyüyen şehre yollar yetmiyor. Bakü’nün sıkıntılarından biri trafiği. Şehir içinde, özellikle sabah ve akşamları
yollar tıkanıyor, kısa mesafeler uzun sürelerde alınıyor.
İnşaatlardan dolayı son zamanlarda Bakü’ye Orta Asya’nın Dubai’si denmeye başlandı. Bu inşaatların bir kısmı Türk firmalarınca, bir kısmı büyük Azeri gruplarınca, bazıları da Dubai merkezli inşaat firmalarınca yürütülüyor. Devlet anayolların üzerindeki apartmanların dış cephelerini yeniliyor. Tek renk malzeme kullanılıyor: Kudüs’teki açık kahverengi rengi andıran bir renk. Akkord ve Dia Bakü’de sık sık karşılaşabileceğiniz iki büyük inşaat şirketi.
Son yıllarda Azeri firmaları Türkiye’de yatırım yapmaya başladılar. Örneğin Palmali grubunun Türkiye’de önemli ticari faaliyetleri var. Azeri petrol şirketi Socar, Petkim’in özelleştirme ihalesinde bazı ortaklar ile katıldı ve Petkim’in en büyük hissedarı oldu. Maslak Büyükdere Caddesinde Socar’ın binasını, Petkim’de Haydar Aliyev’in resmini görmek mümkün. En önde gelen Türk inşaat ve müteahitlik şirketlerinden Tekfene de ortak oldular.
Ermenistan Azerbaycan’ın
baş düşmanıdır. Yaşanan savaşta Azerbaycan
çok kayıp vermiş, zor zamanlar geçirilmiş.
Şu an da Ermenistan’ın Azeri topraklarını işgal altında tuttuğu içinde
sürekli bir gerilim var. Ermenilere
Rusların destek olduğuna inanılıyor. Türk hükümetinin Ermenistan ile yaptığı
açılım esnasında, Azerbaycan-Türkiye ilişkileri gerildi. Azerbeycan’ın 100 bin asker, 50 bin polisten
oluşan bir savunma gücü mevcut.
Azerbaycan’da
Türkiye’de popüler olan sanatçı ve sporculara da rastlamak mümkündür. Örneğin pop müzik sanatçısı Çelik bir dönem
Bakü’de yaşadı. Yine 2009 yılındaki
seyahatim esnasında Galatasaray’ın efsanevi kaptanlarından Bülent Korkmaz,
Bakü’de antrenörlük (yani Azerice Baş Meşkçilik) yapıyordu.
Bakü’de
belli başlı tüm Türk firmalarının mağazalarını görmek mümkündür. En son Güllüoğlu baklavacısını görmüştüm,
Mustafa Kemal Atatürk caddesi ve civarında yürüyüş yaparken.
Azerbaycan’a
Türkiye’den vize almadan giderseniz (çoğu Türk vatandaşının yaptığı gibi),
Bakü’de havalimanında vize alabilirsiniz.
Bunun için 10 USD, 2 adet vesikalık resim yanınızda hazır olsun. Bakü uçağında mümkün olduğunca öne oturmaya
çalışın. İner inmez pasaport kontrole gidip
boş bir sayfaya damga vurdurun ve hemen vize bankosuna gidin. Aynı formdan iki adet doldurun. Damgalı pasaportunuzu, fotoraflarınızı, formları
ve 10 USD’ı memur alarak, vizenizi hazırlayacaktır. Sonrasında tekrar pasaport
kontrole giderek girişinizi yapabilirsiniz.
Bu şekilde hazırlıklı olmaz iseniz, sıra bekleyerek bir buçuk ile iki
saat kaybedebilirsiniz.
Aralık
2009’daki Bakü gezimde bir müşteri ziyareti yapıyordum. Nispeten büyük bir firmanın direk sahibi ile
toplantı yapıyorduk. Patron deposundan
bir numune getirmesi için telefon ile depocusunu aradı: “Zahmet olmaz ise” diye başlayan cümle ile
talimatını verdi. Azeri müşterimizin bu
kibar yaklaşımı istisnai değildi aslında.
Her Azerbaycan seyahatimde, Türkiye’de de bir zamanlar var olan bazı
değerlerimizi hatırlıyorum.
Anneannelerimizin zamanını hatırlıyorum.
Eminimki Anadolu’da köy ve kasabalarımızda devam ediyor ama İstanbul gibi
büyük şehirlerimizde bazı değerlerimizi kaybettik ne yazık ki.
Yine bir Azeri müşterimize yeni yıl için ufak tefek hediyeler vermiştik. Çok memun oldu, “minnettarım” dedi ve yeni yılın tün dünyaya sağlık, mutluluk ve barış getirmesini diledi. Azeri dostlarımızın sanatsal bir yönü de vardır: Şarkı söylemek, şiir okumak, son derece toplum içinde yaygındır. Düğün ve derneklerde canlı müzik ve dans olur.
Ukrayna’daki
turuncu devrimden sonra, Azerbaycan’da turuncu yasağı gelmiş. Örneğin iş tulumu yapmak için turuncu kumaş
ithal eden firmaların malları gümrükten geçirilmemiş. Yasak kalktığında ise bürokrat ve gümrükçüler
pratik olarak zorlaştırmışlar (nemalanabilmek için). Azerbaycan’da kulağımıza gelen hikayeler
arasında vergi denetimlerinde yüksek rüşvet istendiğine dair olanlar da
var. Örneğin bir firmayı müfettişler
denetlemiş, 40 bin dolar rüşvet istemişler.
Firma sahibi pazarlık ile 25 bin dolara anlaşmış ve ödemiş. Anladığımız kadarı ile rüşvet istenmesi için
defterlerde bir eksiklik olmasına gerek yok, ya da vergi kaçırılmasına. Devlet içinde işleyen gayrı resmi bir sistem
bu rantı elde ediyor ve ücretlendirmeyi firma büyüklüğüne göre yapıyor.
Eskiden
Bakü’de ticari ataşelik yapmış bir arkadaşım, bu ülkede iş yapmak isteyen Türk
firmalarının mutlaka doğru yerel ortak seçmeleri gerektiğini söylemişti. Aslında bu kural bir çok ülke için geçerlidir
ama arkadaşımın vurgulamak istediği, resmi olmayan alanda hangi işin nasıl
bitirileceğini bilen Azeriler ile işbirliği yapmadan, Azerbaycan’da başarılı
olunamayacağı gerçeği idi.
Örneğin duyduğumuz kadarı ile, bir müteşebbiş şehir merkezinde bir bina inşa etmeye başlamış. Sırf arazisi 1.2 milyon dolar tutan bu bina görkemli ve pahalı bir inşaatmış. Üst düzey bir bürokrat parası ne ise bana söyleyin, özel bir daire istiyorum demiş. Müteşebbiste özel asansörlü (sadece daire sahibinin kullanacağı), otoparklı, güzel bir daire hediye etmiş. Bürokratta müteşebbisin bir çok işlemini devlette hızlı bir şekilde halletmiş. Örneğin yüzlerce bin dolara mal olacak bazı imzaları, hızlıca ve bedelsiz attırmış.
Bir
müşterimizn daveti üzerine akşam yemeğine güzel bir lokantaya gitmiştik. Yanımızdaki masada oturan insanlar
dikkatimizi çelmişti. Azeri ve
Türklerden oluşan gruptu. Müşterimiz
Azerilerin arasında önemli bir milletvekilinin de olduğunu söyledi. Türkler ise işadamları idi.
Bir gün
taksi şöförüme sordum: Ülkeniz ve
devletiniz zengin, bu size yansıyor mu diye?
Cevabı kesinlikle hayır oldu. “Bu
güzel caddelerin arkalarında, perişan bina ve sokaklarda hayatımıza devam
ediyoruz” dedi. Bakü dışındaki
şehirlerde fakir çok sanırım. Bakü’de ise son model BMW polis arabaları farklı
bir izlenim doğuruyor. 2010 yılında
Haziran ayında yaptığım bir ziyarette, trafikte karşıma çıkan manzaraya çok
şaşırmıştım. Bizdeki gibi arabalar ile
bir gelin alayı vardı. Fark olarak
konvoyda süper lüks arabalar (Bentley, Mercedes, Porche vs) var iken,
gelin-damat arabası da son model bir Ferrari idi. Daha önce hayatımda hiç bu kadar lüks arabalardan oluşan bir düğün alayı görmemiştim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder