Bir turist
olarak bir Türk’ün mutlaka gitmesi gereken ülkelerin başında bence Azerbaycan
geliyor. Dillerimizin bu kadar benzediği
dünyada başka bir ülke yok. Yabancı dil
konuşmadan rahatça gezilip görülebilir. KKTC
dışında Türkçe'den farklı bir dil kullanmadan seyahat edebileceğimiz bir de
Azerbaycan var. İnsanlar son derece
nazik, yardımseverler. Türkler saygı ve
sevgi ile karşılanıyorlar. Ben her
seyahatimde, sanki Türkiye’nin eski dönemlerine dair izler gördüm. Örneğin genel müdür, depocusunu arayıp bir
ürün numunesi isterken, söze “zahmet olmazsa” ile başlıyabiliyor. Azerice’deki bazı kelimeler ise Türkçe
olmakla beraber oldukça farklı anlamlarda kullanılıyor: Tikinti – inşaat gibi.
Yemekleri
damak tadımıza hitap ediyor. Beni en çok
etkileyen her yemek sofrasında mutlaka bulundurulan taze domates, salatalık,
çok çeşitli yeşilliklerdi. Eski zamanın
tadı çok güzel olan, doğal-organik sebze ve meyveler ile insanın iştahı sürekli
açık kalıyor.
Azeriler
şiire, şarkıya başka bir deyişle saza söze önem veriyorlar. Şair ve ozanlarını el üstünde
tutuyorlar. Akşam yemekleri genelde
canlı müzik eşliğinde yeniyor. Ziyaret
ettiğiniz Azeri sizi mutlaka en iyi şekilde ağırlamak istiyor. Çay ve kahve ikramı dışında, varsa pasta,
biskivü ve hatta meyve getiriliyor. Öğle
veya akşam yemeğine davet ediliyorsunuz.
Haziran
2010’da bir Bakü seyahatimden notlar:
Öncelikle çok sıcaktı. 30 ila 35
derece arasında. Gölgede bile
terliyordum. Bir akşam müşterimiz bizi
yemeğe davet etti. Şeka
lokantasına. Hem yemek yedik, hem de
canlı müzik dinledik. Orkestra ve
solistleri olan genç bayan şarkıcı güzel bir performans sergiliyordu ki, belki
de Azerbaycan’ın divası Muteber Hn lokantaya geldi. Masasındaki milletvekillerinin de ısrarı ile,
birkaç şarkı seslendirdi. Şeka bizdeki Trabzon
gibi. Bu şehirde kültür farklı. Yemekleri güzel. Bir gün gitmek isterim doğrusu.
SSCB
zamanında dini inanç ve ibadetler bastırılmış.
Ama bağımsızlık sonrası insanlar inançlarına daha fazla sarılmışlar,
ibadetleri daha rahatça yapıyorlar. Ben
bir Ramazan’da Bakü’de idim. Orucu hurma
ve çay bardağında sıcak su ile açıyorlar.
İran’daki “Doğu Azerbaycan” bölgesinden olan İran’lı Azeri’lerden farklı
olarak, Azerbaycan’daki Azeriler Sunni Müslümanlar. İrandaki Farsiler ile İran’lı Azerileri bir
arada tutan özelliklerden birisi Şii olmaları.
Bakü’de
gezdiğim ve beğendiğim yerler arasında Gız Galası (Kız Kalesi) var. Hemen yanında güzel lokanta da geleneksel
Azeri yemekleri, Azeri müzisyenlerinin canlı performansları eşliğinde
yenebilir. Öncesinde veya sonrasında,
çarşı da alışveriş ve yürüyüş yapılabilir.
Bakü hızla
yenileniyor. İlk gittiğim yıllar ile,
şimdi arasında 5-6 sene geçmesine rağmen müthiş bir fark var. Havalimanı ile şehir arasında otoyollar
yapıldı. Bu yol üzerindeki tüm binalar
yenilendi. Şehirde sürekli bir inşaat
var: Otoyollar, oteller, parklar,
bajçeler ve tabi büyük ve lüks apartmanlar.
Bakü’ye bu sebeple “Orta Asya’nın Dubai’si” denmeye başladı.
Asıl yenilenme ise 2012 yazında düzenlenen Erovizyon şarkı yarışmasında oldu. Televizyon'dan izlediğim yarışmada, şehrin bu kadar kısa sürede ne kadar değiştiğine inanamadım. Umarım kısa süre içinde tekrar gidip, yenilikleri görme fırsatım olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder