Son yıllarda
siyasi ve ticari olarak yakınlaştığımız İran tamamen kendine özgü bir yapıya
sahiptir. Öncelikle bu ülke ile iş
yapmayı düşünen herhangi bir işadamı veya şirketin, politik bir analiz yapması
gerekir. İran ile akla gelen ilk risk faktörü
politik istikrar ve güvenlik riskidir.
Örneğin İsrail ile İran arasında bir savaş olacak mı? ABD bu ülkeye asker yollayacak mı? Avrupa, ABD’ye göre nispeten diplomatik yollu
yaptırımlarından farklı bir politikaya kayacak mı? Mevcut molla yönetimi uzun vade de ülkeyi
yönetmeye devam edecek mi? Bu yönetim
(ekonomiye istedikleri gibi müdahale edebilen, yabancı yatırımcıya güvence
vermeyen, piyasa ekonomisinden çok devlet kontrolüne dayalı) iktidarda iken, reformlar
yaparak daha demokratik bir düzene ve piyasa ekonomisine yönelecek mi? Bunlar gelecekteki İran’da iş yapma
şartlarını belirleyecek makro faktörlerden.
Gelelim
güncel ticari şartlara: Öncelikle
İran’da iş yapmak için, yerel ve kuvvetli bir ortak ön şart. Muhtemelen Türkçe anlaşabilen, İran’da
yaşayan Azeri kökenli tüccar veya sanayicilerinden bir iş ortağı tercih
edilebilir. Farsça bilmeden bu ülkede iş
yapmak mümkün değil. Ayrıca ödeme vb
konularda da diğer ülkelere göre nispeten fazla risk ve uzun vadeler var. Yerel bir ortak, oturtulacak disiplinli ve
sağlam iş prensipleri ile, İran’daki iş gelişimine pozitif katkıda
bulunacaktır.
70 miyonluk
İran’da 30 milyona yakın Azeri kökenli olduğu tahmin ediliyor. Farsilerin ve İran Azerilerin ortak yönü
din: Şiiler. İran’ın farklı bölgelerden gelen Azerilerin,
farklı lehçeleri, farklı kültürleri var.
Urumiye, Türk sınırına nispeten yakın, Azerilerin yaşadığı bir
kent. Urumiyeli bir Azeri ile Türkçe
anlaşmak oldukça rahat.
Tahran'da çok
yoğun bir trafik olduğunu vurgulamadan geçemeyeceğim. Ne de olsa 20 milyon nüfuslu bir
metropol. Plansız bir yerleşim var. Otoban ve çevreyolları yok denecek kadar az. Trafiği daha da tehlikeli hale getiren bir
motorsiklet kullanımı var. Bir kıyaslama
yapmak gerekirse, Tahran trafiğinin ne Moskova ne de Kahire trafiğinden alta
kalır yanı yok. İstanbul, bu üç şehire göre cennet kalır. Ayn cadde üzerinde milim
milim ilerleyerek saatler geçirmek mümkün.
Bazı (özellikle şehir merkezi) bölgelere insanların arabalarını bırakarak
taksi veya metro ile gittiklerini biliyorum.
2010 yılında
Tahran’da bir şehir efsanesi dolaşıyordu:
Devlet Tahran’da büyük bir deprem tetikleyecek, şehrin yarısı yerle bir
olup, nüfusun bir kısmı ölecek, büyük kısmı göç edecek, buna karşın uluslar
arası politika da ABD ve İsrail İran karşıtı politikalarına ara vermek zorunda
kalacak, olası bir saldırının önüne geçilmiş olacak. Bu söylentilere yol açan açıklamayı biz de
Türkiye’de takip etmiştik. Cumhurbaşkanı
Ahmedinejad Tahran’a olabilecek büyük bir depremin çok can ve mal kaybına yol
açacağını söylemiş ve Tahranlıları uyarmıştı.
Tahran’da iş
yemekleri genelde evlerde yenir.
İşadamlarının genelde büyük ve gösterişli evleri vardır. Söylendiğine göre çoğu içinde aradığınız her türlü alkollü
içeceği ihtiva eden Amerikan barlar varmış.
Ev sahibi yemekten önce, yemekte ve yemekten sonra alkol teklif
edermiş. Lokantalar günün belli saatleri dışında kapalı. Dolayısı ile, iş yemekleri
dışarıdaki lokantalardan çok, evlerde yeniyor.
Son olarak İran ile ilgili yanlış bazı bilgiler:
- İran Orta Doğu'nun parçasıdır (hayır, Orta Asya'ya daha yakındır: Örneğin diğer Orta Asya ülkeleri gibi, Nevruz bayramdır, uzun resmi tatille kutlanır).
- Arapça konuşulur ve anlaşılır (kesinlikle yanlış. Türkçe daha yaygın anlaşılır. Farsça anadildir).
- Katı dini kurallar geçerlidir ve insanlar bağnazdır (İranlılar genelde moderndir ve açık görüşlüdür. Devlete hakim olan ve dünya kamuoyunda oluşan imaj, halkın çoğunluğunu yansıtmaz).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder