Mayıs 2012'de Tahran'a yaptığım seyahatten bazı kareleri paylaşmak istiyorum. Malum, İran ve batı dünyası arasındaki gerilim devam ediyor. ABD ve AB ülkelerinin uygulamaya aldığı finansal yaptırımlar, İran'da hayatı bayağı zorlaştırmıştı. İran firmaları daha zor ihracat ve ithalat yapmaya başlamış, finansal kurumları kullanarak parasal işlemsel yapmalarında ciddi kısıtlamalar ortaya çıkmıştı. İşte böyle bir konjonktürde Tahran'a indik. İlk dikkatimi çeken Türkiye'den inen uçakların çokluğu oldu:
Yanında ise, İran'da tüketimi çok yoğun olan sıfır alkollü ve meyveli bira içtik. Nerede ise meyve suyundan daha fazla alkolsüz bir tüketiliyor: Elmalı, şeftalili, limonlu gibi bir çok çeşidi var. Kutu olarak satıldığı gibi, 1 veya 2 litrelik pet şişelerde de satılıyorlar. Yollarda reklamlarını görebilirsiniz. Her market veya lokanta da karşınıza çıkacaktır. Batının, özellikle ABD'nin ekonomik yaptırımlarından sonra karşınıza çıkmasını beklemedikleriniz:
Coca Cola İran'da çok yaygın. Resmi bir yerel ortağı var. Her lokanta ve markette Coca Cola, Sprite vs karşılaşabilirsiniz. Çoğu lokantada da yandaki gibi dolaplarını görebilirsiniz. Aklıma gelen bir başka meşhur marka da DHL: İran'da yaygın faaliyet gösteriyorlar. Çarşıda geçen ana para birimi ise Amerikan Doları. Fiyatlandırmalar, ödemeler Amerikan Doları üzerinden. İki kur mevcut: Devletin resmi kuru ve çarşıdaki serbest piyasa kuru. Tahmin edilebileceği gibi ikisi arasında ciddi bir fark var.
Resimde de görülebileceği gibi benim inişime denk gelen saatlerde, Tahran IKA'ya inen 14 uçaktan 7 tanesi Türkiye'den geliyordu. THY, Atlas Jet, Pegasus, Iran Air ve Mahan Air. Üstelik bu uçuşlar tamamen dolu. Benim geldiğim uçakta neredeyse tek bir boş koltuk yoktu. Tahran'da görüştüğümüz bir müşterimiz, fuar ziyareti için İstanbul'a gelmek istediğini ancak uçaklarda yer bulamadığını söyledi. Gerçekten İran ve Türkiye arasındaki hava trafiği oldukça arttı. Çoğunlukla İstanbul'u transit kullanan ve farklı ülke-şehirlere seyahat eden İran'lılardan olduğunu düşünüyorum. Tabi turist ve iş için Türkiye'ye gelen İran'lıların sayısı da bir hayli fazla. Özellikle ekonomik ambargolardan sonra, Avrupa ülkeleri ile eskisi kadar iş yapamayan İran firmaları, bu ticareti Türkiye'ye kaydırıyorlar.
Sabah kahvaltı sonrasında ise, İngilizce yayınlanan bir İran gazetesinde tanıdık bir sima ile karşılaştım. İran'da Persepolis takımını çalıştıran Mustafa Denizli, Batı Asya şampiyonlar liginde oynanacak bir maç için Dubai'de idi. O akşam maçı izledim televizyondan. Persepolis deplasmanda 2-1 kazandı. Mustafa Hoca da kenarda başarılı bir yönetim sergiledi. İran'lılar Mustafa Hoca'ya büyük saygı duyuyorlar. Bu arada İran'da ilk defa ziyaretçilere yönelik İngilizce gazete ile karşılaştığım notunu düşmeliyim. İçinde lokanta, hastane vb bilgileri vardı.
İşte meşhur Tahran trafiğindeyiz. Önceki ziyaretlerimden trafiğin ne kadar kötü olabileceğini bildiğimden, bu seyahatte oldukça şaşırdım. İki sebepten: Öncelikle trafik hiç görmediğim kadar iyiydi. Yoğunluklar olsa da, genelde akıcı idi. İkincisi daha önce hiç görmediğim kadar yeni ve ithal otomotiv gördüm. Porshe galerisi ve servisi önünden geçtim (yeni açılmış olmalı). İran yerli otomotiv sanayisi olan ve yıllardır bunu koruyan bir devlet. İthal otomotivin önünü açan faktörleri doğrusu çok merak ediyorum. Mercedes, BMW, Audi, Toyota ve Hyundai modelleri dikkatimi çekti. Üst geçit ve köprülerin tümüne yakını, resimde görülebileceği gibi bayraklar ile donatılmış. Yine Tahran'da tüm yol kenarları çevre düzenlemesine tabi tutulmuş. Bir nevi şu an İstanbul'da görmeye alıştığımız gibi. Ağaçlar, çiçekler dikilmiş. Arkadaşlarım bunu mevcut Tahran Belediye Başkanı'nın, İleride devlet başkanlığına oynamasına bağlıyorlar.
İşte en sevdiğim müşterilerimden birindeyiz. Her zaman olduğu gibi tadına doyum olmayan taze hurma ve yeni demlenmiş kokulu çaylardan ikram ediyor, çay bardağımız da özel. Tahran'dan hediye ile mi dönmek istiyorsunuz: Taze hurma, çay, pirinç. Hem ucuz, hem kolayca bulunabilir hem de leziz. Şehirden almayı unuttuysanız da problem yok: Havalimanında var ve fiyatları da uygun.
Ve İran'da tabi ki yiyebileceğiniz Çelo Kebap çeşitleri: Dövülen etten pişirilen kebapların yanında pilav gelenekseldir. Genelde küçük bir paket tereyağı ile karıştırılır ve ateşte pişirilmiş bir adet domateste yanında servis edilir. Ben bu sefer hayatımda ilk defa Bıldırcın yedim ve beğendim. Gittiğimiz lokanta Tahran dışında, Keraj şehrinde idi ve güzel bir bahçenin içinde idi. Lokantalara oturduğunuzda genelde hemen gelen sarımsaklı bir yoğurt oluyor. Yoğrurda lavaşla başladıktan sonra, Çello Kebap servis ediliyor.
Coca Cola İran'da çok yaygın. Resmi bir yerel ortağı var. Her lokanta ve markette Coca Cola, Sprite vs karşılaşabilirsiniz. Çoğu lokantada da yandaki gibi dolaplarını görebilirsiniz. Aklıma gelen bir başka meşhur marka da DHL: İran'da yaygın faaliyet gösteriyorlar. Çarşıda geçen ana para birimi ise Amerikan Doları. Fiyatlandırmalar, ödemeler Amerikan Doları üzerinden. İki kur mevcut: Devletin resmi kuru ve çarşıdaki serbest piyasa kuru. Tahmin edilebileceği gibi ikisi arasında ciddi bir fark var.
Sonuç olarak İran'da hayat her zamanki gibi devam ediyor. İstanbul'da yapılan görüşmeler İran'da olumlu bir hava estirmiş. Çarşı-pazar canlanmış. Ama uzun vadeli belirsizlik devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder